Skip to content

Latest commit

 

History

History
263 lines (121 loc) · 33.1 KB

how-to-write-usefully.md

File metadata and controls

263 lines (121 loc) · 33.1 KB

How to Write Usefully

Kaynak: http://paulgraham.com/useful.html

Yazar: Paul Graham

Çeviren: Güldeniz Bektaş

Türkçe

Bir deneme nasıl olmalıdır? Çoğu insan ikna edici olması gerektiğini söyler. Bu, denemeler hakkında birçoğumuza öğretilmiş olan şey. Ama bence biz daha iddialı bir anlam hedefleyebiliriz: bir deneme faydalı olmalıdır.

Başlangıç olarak, bu doğru olmalı demek. Ama bu sadece doğru olması için yeterli değil. Bir ifadeyi anlaşılmaz hale getirerek doğru yapmak kolaydır. Örnek olarak, bu akademik yazılarda ortak bir hatadır. Eğer bir konu hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız, bu konunun kompleks olduğunu, göz önünde bulundurulması gereken birçok faktör olduğunu, konuyu çok basite indirgemenin bir hata olduğunu vb. gibi söyleyerek yanlış yapmış olmazsınız.

Şüphesiz doğru olmakla birlikte, bu tarz ifadeler okuyucuya hiçbir şey anlatmaz. Faydalı yazı, yanlış hale gelmeden yapılabilecek kadar güçlü iddialarda bulunur.

Örneğin, Pikes Peak’in Colorado’nun ortasına yakın bir yerde olduğunu söylemek, sadece Colorado’nun bir yerinde olduğunu söylemekten daha yararlıdır. Ama, Colorado’nun tam ortasında dersem, fazla ileri gitmiş olurum, çünkü ortanın biraz doğusunda bulunuyor.

Kesinlik ve doğruluk karşıt güçler gibidir. Birini görmezden geldiğin sürece diğerini yerine getirmek kolaydır. Dumanlı akademik yazının karşıtı cesur ama yanlışın retoriğidir. Faydalı yazı cesur ama doğrudur.

Bu arada iki şey daha var: insanlara önemli ve en azından bazılarının henüz bilmediği şeyler anlatıyor.

İnsanlara onların bilmediği bir şeyler söylemek her zaman onları şaşırtmak demek değildir. Bazen onlara bilinçsizce bildikleri ama hiç kelimelere dökmedikleri şeyleri söylemek demektir. Aslında bunlar en değerli içgüdüler olabilirler çünkü daha temel olma eğilimindedirler.

Hadi hepsini bir araya koyalım. Faydalı yazılar insanlara henüz bilmedikleri doğru ve önemli şeyleri mümkün olduğunca açık bir şekilde anlatır.

Bunların hepsinin bir derece meselesi olduğuna dikkat edin. Örneğin, bir düşüncenin herkese yeni olmasını bekleyemezsiniz. Sahip olacağını yeni bir fikre muhtemelen 7 milyar insandan en az biri çoktan sahip oldu. Ancak bir fikir çoğu kişi için yeni ise bu yeterlidir.

Doğruluk, önem ve güç için de aynı şekilde. Aslında bu dört bileşen hepsini birbiri ile çarpıp yararlılık skoru elde edebileceğiniz sayılar gibi. Fark ettiğim kadarıyla neredeyse garip bir şekilde indirgeyici ama yine de doğru.


Dediklerinin doğru, yeni ve önemli olmasını nasıl sağlayabilirsin? İnan ya da inanma ama bunu yapman için bir numara var. Bunu aptalca bir şey söyleme korkusu olan arkadaşım Robert Morris’den öğrendim. Numarası, duymaya değeceğine emin olmadan hiçbir şey söylememek. Bu ondan fikir almayı zor bir hale getiriyor ama fikrini aldığında genellikle doğru oluyor.

Deneme yazma konusuna çevirirsek, şu anlama geliyor; eğer kötü bir cümle yazarsan yayınlamazsın. Siler, yeniden denersin. Genellikle dört veya beş paragrafın dallarını bırakırsın. Bazen de tüm bir denemeyi.

Sahip olduğun tüm fikirlerin iyi olmasını sağlayamazsın ama iyi olmayanları yayınlamayarak yayınladığın her fikrin iyi olmasını sağlayabilirsin.

Bilimde, bu duruma yayın yanlılığı denir ve kötü olduğu düşünülür. Araştırdığınız bir hipotez sonuçsuz kaldığında insanlara bunu söylemeniz gerekir. Ama deneme yazısında yayın yanlılığı olması gerekendir.

Stratejim sağlam olmaktan uzak. Denemenin ilk taslağını her tür fikri deneyerek hızlı yazarım. Daha sonra dikkatli bir şekilde yeniden yazmak için günler harcarım.

Hiçbir zaman bir denemeyi kaç kere düzelttiğimi saymadım ama yayınlamadan önce 100 defa okuduğum cümleler olduğuna eminim. Bir deneme üzerinde düzenleme yaptığımda genellikle can sıkıcı bir şekilde öne çıkan parçalar oluyor, bazen acemice yazıldıkları için ve bazen de doğru olduklarından emin olmadığım için. Rahatsızlık bilinçsiz bir şekilde başlıyor ama on sefer kadar okuduktan sonra “Of, o kısım” diyorum. Yanından geçerken koluna takılan çalılar gibiler. Genelde bu kısımlar gidene kadar o denemeyi yayınlamam – ta ki böyle hislere yakalanmadan tamamını okuyana kadar.

Bazen acemi görünen bir cümleyi eğer onu ifade edecek başka bir yol bulamıyorsam bırakırım ama doğru görünmeyen bir cümleyi asla bırakmam. Asla zorunda değilsin. Eğer bir cümle doğru görünmüyorsa, tek yapman gereken neden doğru olmadığını sormak ve yerine koyman gerekeni genellikle hemen kafanın içinde elde edeceksin.

Bu denemecinin gazeteciye karşı sahip olduğu avantaj. Son teslim tarihin yok. Bir deneme üzerinde onu doğru yapmak için isteğin kadar çalışabilirsin. Eğer doğru yapamazsan hiç de yayınlamak zorunda değilsin. Sınırsız kaynaklara sahip bir düşman karşısında hatalar cesaretini kaybediyor gibi duruyor. Ya da böyle hissettiriyor. Asıl olan şey senin kendinden farklı beklentilerin olması. Çocuğuna “Sen sebzelerini yiyene kadar akşama kadar burada oturabiliriz” diyen ebeveyn gibisin. Çocuğun da sen olması dışında.

Hiçbir hata geçemez demiyorum. Örneğin, okuyucular atladığımı belirttikten sonra “Yanlılığı Tespit Etmenin Yolu” denememe bir © koşulu ekledim. Ancak pratikte neredeyse hepsini yakalayabilirsiniz.

Önem kazanmanın da bir numarası var. Start up fikri elde etmeleri için yeni kuruculara verdiğim numaraya benziyor: kendi istediğin bir şeyi yap. Kendinizi okuyucu için vekil olarak kullanabilirsiniz. Okuyucu sizden tamamen farklı değil, yani senin için önemli olan bir konu hakkında yazarsan muhtemelen önemli sayıda okuyucu için de önemli gözükecektir.

Önem iki faktöre sahiptir. Bir şeyin önemli olduğu insan sayısı, onlar için ne kadar önemli olduğu ile çarpılır. Bu, elbette, bir dikdörtgenin alanını hesaplamak gibi değil, daha çok birbirinden farklı boyutlardaki bir Riemann serisinin elemanlarının toplamı gibi düşünülmelidir.

Yenilik elde etmenin yolu, üzerinde çokça düşündüğünüz konular hakkında yazmaktır. O zaman kendinizi bu bölümde de okuyucu için bir vekil olarak kullanabilirsiniz. Konu hakkında çok düşünmüş biri olarak sizi şaşırtan herhangi bir şey, muhtemelen önemli sayıda okuyucuyu da şaşırtacaktır. Ve burada, doğruluk ve önemde olduğu gibi, şaşırtacağınızdan emin olmak için Morris tekniğini kullanabilirsiniz. Yazdığınız denemeden hiçbir şey öğrenmiyorsanız, yayınlamayın.

Yeniliği ölçmek için alçakgönüllü olmanız gerekir, çünkü bir fikrin yeniliğini kabul etmek, o fikir hakkında önceki cehaletinizi kabul etmek anlamına gelir. Güven ve alçakgönüllülük genellikle zıt kavramlar olarak görülür, ancak bu durumda, diğer birçok durumda olduğu gibi, özgüven, alçakgönüllü olmanıza yardımcı olur. Bir konuda uzman olduğunuzu biliyorsanız, bilmediğiniz bir şey öğrendiğinizde bunu özgürce kabul edebilirsiniz, çünkü diğer insanların çoğunun da bunu bilemeyeceğinden emin olabilirsiniz.

Yararlı yazmanın dördüncü bileşeni olan güç iki şeyden meydana gelir: iyi düşünmek ve niteliklerin ustaca kullanılması. Bu ikisi, manuel vitesli bir arabadaki gaz ve debriyaj gibi birbirini dengeler. Bir fikrin ifadesini iyileştirmeye çalışırken, niteliği buna göre ayarlarsınız. Emin olduğunuz bir şey varsa, benim yararlı yazının dört bileşenini yaptığım gibi, hiçbir nitelik olmadan kel bir şekilde ifade edebilirsiniz. Oysa şüpheli görünen noktalar, belkiler ile bir kol mesafesinde tutulmalıdır.

Bir fikri iyileştirirken, daha az yeterliliğe doğru ittiriyorsunuz. Ama nadiren sıfıra indirebilirsiniz. Eğer ilgili bir noktaysa ve tamamen rafine versiyonu çok uzun olabilir diye bazen istemiyorsunuz bile.

Bazıları niteliklerin yazmayı zayıflattığını söyler. Örneğin, bir denemede asla bir cümleye "Bence" ile başlamamalısınız, çünkü eğer söylüyorsanız, tabii ki düşünürsünüz. Ve "bence x"in basitçe "x"ten daha zayıf bir ifade olduğu doğrudur. İşte tam da bu yüzden "Bence"ye ihtiyacınız var. Kesinlik derecenizi ifade etmek için buna ihtiyacınız var.

Ancak nitelikler skaler değildir. Onlar sadece deneysel hata değiller. İfade edebilecekleri 50 şey olmalı: bir şeyin ne kadar geniş kapsamlı geçerli olduğunu, nasıl bildiğinizi, ne kadar mutlu olduğunuzu, hatta nasıl yanlışlanabileceğini ifade edebilmeliler. Burada yeterliliğin yapısını keşfetmeye çalışmayacağım. Muhtemelen yararlı bir şekilde yazma konusundan daha karmaşıktır. Bunun yerine size pratik bir ipucu vereceğim: yeterliliği küçümsemeyin. Bu, yalnızca yanlış şeyler söylemekten kaçınmak için ödemeniz gereken bir tür vergi değil, başlı başına önemli bir beceridir. Bu yüzden öğrenin ve tüm gücünü kullanın. İyi fikirlere sahip olmanın yarısı olmayabilir, ama onlara sahip olmanın bir parçası.

Denemelerde hedeflediğim başka bir nitelik daha var: bir şeyleri olabildiğince basit bir şekilde söylemek. Ancak bunun yararlılığın bir bileşeni olduğunu düşünmüyorum. Daha çok okuyucu için dikkate alınması gereken bir konu. Ve işleri yoluna koymada pratik bir yardımcıdır; basit bir dille ifade edilirse hata daha açık olur. Ama itiraf etmeliyim ki, basitçe yazmamın asıl nedeni okuyucunun iyiliği için ya da işleri düzeltmeye yardımcı olması değil, ihtiyacım olandan daha fazla ya da daha süslü kelimeler kullanmak beni rahatsız ediyor. Çok uzun bir program gibi, uygunsuz görünüyor.

Bazı insanlar için gösterişli yazmanın işe yaradığının farkındayım. Ancak onlardan biri olduğunuzdan emin değilseniz, en iyi tavsiye, olabildiğince basit bir şekilde yazmaktır.


Size verdiğim formül, önem + yenilik + doğruluk + güç, iyi bir makalenin reçetesi olduğuna inanıyorum. Ama bunun aynı zamanda insanları kızdırmak için de bir reçete olduğu konusunda sizi uyarmalıyım.

Sorunun kökü yeniliktir. İnsanlara bilmedikleri bir şey söylediğinizde, bunun için her zaman sana teşekkür etmezler. Bazen insanların bir şeyi bilmemelerinin nedeni, bilmek istememeleridir. Genellikle yüce bir inançla çeliştiği için. Ve gerçekten de, yeni fikirler arıyorsanız, popüler ama yanlış inançlar onları bulmak için iyi bir yerdir. Her popüler yanlış inanç, etrafında, onunla çeliştikleri için nispeten keşfedilmemiş ölü bir fikir bölgesi yaratır.

Güç bileşeni işleri daha da kötüleştirir. İnsanları değerli varsayımlarıyla çelişmekten daha fazla rahatsız eden bir şey varsa, o da onların açıkça çelişmesidir.

Ayrıca Morris tekniğini kullandıysanız, yazınız oldukça kendinden emin görünecektir. Belki, sizinle aynı fikirde olmayan insanlara karşı saldırgan bir özgüvene sahip görünecektir. Kendinizden emin görünmenizin nedeni, kendinizden emin olmanız: sadece emin olduğunuz şeyleri yayınlayarak hile yaptınız. Sizinle aynı fikirde olmamaya çalışan insanlara asla yanıldığınızı kabul etmiyormuşsunuz gibi gelecek. Aslında sürekli yanıldığınızı kabul ediyorsunuz. Sadece yayınlamadan önce değil, yayınladıktan sonra bunu yapıyorsunuz.

Ve eğer yazınız mümkün olduğunca basitse, bu işleri daha da kötüleştirir. Kısalık emir ifadesidir. Aşağı bir konumdan istenmeyen haberler veren birini izlerseniz, darbeyi yumuşatmak için çok fazla kelime kullanma eğiliminde olduğunu fark edeceksiniz. Oysa biriyle kısa konuşmak, aşağı yukarı ona kaba olmak demektir.

Bazen ifadeleri kasten ifade ettiğinizden daha zayıf bir şekilde ifade etmek işe yarayabilir. Gerçekten emin olduğun bir şeyin önüne "belki" koymak. Ama fark edeceksiniz ki, yazarlar bunu yaparken genellikle göz kırparak yapıyorlar.

Bunu yapmayı çok sevmiyorum. Bütün bir makale için ironik bir ton seçmek sevimsiz. Bence zarafet ve kısalığın aynı şey için iki isim olduğu gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor.

Bir denemenin doğru olduğundan emin olmak için yeterince sıkı çalışırsanız, saldırıya uğramayacağını düşünebilirsiniz. Bu biraz doğru. Geçerli saldırılara karşı savunmasız olacaktır. Ama pratikte bu küçük bir teselli.

Aslında, yararlı yazmanın güç bileşeni, sizi yanlış beyana karşı özellikle savunmasız hale getirecektir. Bir fikri yanlış yapmadan olabildiğince güçlü bir şekilde ifade ettiyseniz, herkesin yapması gereken tek şey söylediğinizi biraz abartmak ve işte şimdi söylediğiniz şey yanlış oldu.

Çoğu zaman bunu kasıtlı olarak bile yapmıyorlar. Deneme yazmaya başlarsanız keşfedeceğiniz en şaşırtıcı şeylerden biri, sizinle aynı fikirde olmayan insanların gerçekte yazdıklarınıza nadiren katılmadıklarıdır. Bunun yerine söylediğiniz bir şeyi uydururlar ve buna katılmazlar.

İşinize yarar mı bilmiyorum ama, karşı hamle, bunu yapan birinden yazdığınız ve yanlış olduğuna inandığı belirli bir cümleyi veya paragrafı alıntılamasını ve nedenini açıklamasını istemektir. "İşinize yarar mı bilmiyorum ama" diyorum çünkü asla yapmazlar. Bu nedenle, bu, kopuk bir tartışmayı tekrar yoluna koyabilecek gibi görünse de, gerçek şu ki, ilk etapta bile hiç yolunda olmamıştı.

Olası yanlış yorumlamaları açıkça önlemeli misiniz? Evet, makul derecede akıllı ve iyi niyetli bir kişinin yapabileceği yanlış yorumlarsa. Aslında, tek seferde doğru bir fikir elde etmeye çalışmaktansa, bazen biraz yanıltıcı bir şey söyleyip ardından düzeltmeyi eklemek daha iyidir. Bu daha verimli olabilir ve aynı zamanda böyle bir fikrin keşfedilme şeklini de modelleyebilir.

Ancak, bir makalenin gövdesinde kasıtlı yanlış yorumlamaları açıkça önlemeniz gerektiğini düşünmüyorum. Deneme, dürüst okuyucularla buluşma yeridir. Dürüst olmayanlardan korunmak için pencerelere parmaklıklar koyarak evinizi mahvetmek istemezsiniz. Kasıtlı yanlış yorumlamalardan korunmanın yeri son notlardadır. Ama hepsini tahmin edebileceğinizi düşünmeyin. İnsanlar, duymak istemedikleri bir şey söylediğinde, yapmak istedikleri ama yapmamaları gerektiğini bildikleri şeyler için mantıklı açıklamalar bulup sizi yanlış tanıtmakta ustadırlar. Bunun aynı yetenek olduğundan şüpheleniyorum.


Diğer birçok şeyde olduğu gibi, deneme yazmada daha iyi olmanın yolu pratik yapmaktır. Ama nasıl başlarsınız? Yararlı yazının yapısını incelediğimize göre, bu soruyu daha kesin bir şekilde yeniden ifade edebiliriz. Başlangıçta hangi kısıtlamayı gevşetirsiniz? Cevap, önemin ilk bileşenidir: yazdıklarınızı önemseyen insan sayısı.

Konuyu yeterince daraltırsanız, muhtemelen uzman olduğunuz bir şey bulabilirsiniz. Başlangıç olarak bunun hakkında yazın. Önemseyen sadece on okuyucunuz varsa, sorun değil. Onlara yardım ediyorsun ve yazıyorsun. Daha sonra hakkında yazdığınız konuların kapsamını genişletebilirsiniz.

Genişltebileceğiniz diğer kısıtlama biraz şaşırtıcı: yayın. Denemeler yazmak, onları yayınlamak anlamına gelmez. Trend her rastgele düşünceyi yayınlamak olduğu için bu garip görünebilir, ama benim için işe yaradı. Yaklaşık 15 yıl boyunca defterlere deneme niteliğinde şeyler yazdım. Hiçbirini yayınlamadım ve yayınlamayı da beklemiyordum. Onları bir şeyleri anlamanın bir yolu olarak yazdım. Ama web ortaya çıktığında çok fazla pratik yapmıştım.

Bu arada, Steve Wozniak da aynı şeyi yaptı. Lisede eğlenmek için kağıt üzerinde bilgisayarlar tasarladı. Bileşenleri karşılayamadığı için onları inşa edemedi. Ancak Intel, 1975'te 4K DRAM'leri piyasaya sürdüğünde hazırdı.


Yine de yazılacak kaç deneme kaldı? Bu sorunun cevabı muhtemelen deneme yazarlığı hakkında öğrendiğim en heyecan verici şey. Hemen hemen hepsi yazmak için kaldı.

Deneme eski bir form olmasına rağmen, özenle geliştirilmemiştir. Basım çağında, yayın pahalıydı ve bu kadar çok makale yayınlamak için yeterli talep yoktu. Romanlar gibi başka bir şey yazmakla tanınıyorduysanız, denemeler yayınlayabilirdiniz. Veya kendi fikirlerinizi ifade etmek için kitap incelemeleri yazabilirdiniz. Ancak deneme yazarı olmanın gerçekten doğrudan bir yolu yoktu. Bu, birkaç makalenin yazıldığı ve yazılanların dar bir konu yelpazesi hakkında olduğu anlamına geliyordu.

Artık internet sayesinde bir yol var. Herkes denemelerini çevrimiçi yayınlayabilir. Belki bilinmezlikte başlarsınız, ama en azından başlayabilirsiniz. Kimsenin iznine ihtiyacınız yok.

Bazen bir bilgi alanı, bir değişiklik onu çürütene kadar yıllarca sessizce oturur. Kriptografi bunu sayı teorisine yaptı. İnternet bunu denemeye yapıyor.

Heyecan verici olan şey, yazacak çok şey olması değil, keşfedilecek çok şey olmasıdır. Denemeler yazarak en iyi keşfedilen belirli bir fikir türü vardır. Denemelerin çoğu hala yazılmamışsa, bu tür fikirlerin çoğu hala keşfedilmemiştir.

Orijinal

February 2020

What should an essay be? Many people would say persuasive. That's what a lot of us were taught essays should be. But I think we can aim for something more ambitious: that an essay should be useful.

To start with, that means it should be correct. But it's not enough merely to be correct. It's easy to make a statement correct by making it vague. That's a common flaw in academic writing, for example. If you know nothing at all about an issue, you can't go wrong by saying that the issue is a complex one, that there are many factors to be considered, that it's a mistake to take too simplistic a view of it, and so on.

Though no doubt correct, such statements tell the reader nothing. Useful writing makes claims that are as strong as they can be made without becoming false.

For example, it's more useful to say that Pike's Peak is near the middle of Colorado than merely somewhere in Colorado. But if I say it's in the exact middle of Colorado, I've now gone too far, because it's a bit east of the middle.

Precision and correctness are like opposing forces. It's easy to satisfy one if you ignore the other. The converse of vaporous academic writing is the bold, but false, rhetoric of demagogues. Useful writing is bold, but true.

It's also two other things: it tells people something important, and that at least some of them didn't already know.

Telling people something they didn't know doesn't always mean surprising them. Sometimes it means telling them something they knew unconsciously but had never put into words. In fact those may be the more valuable insights, because they tend to be more fundamental.

Let's put them all together. Useful writing tells people something true and important that they didn't already know, and tells them as unequivocally as possible.

Notice these are all a matter of degree. For example, you can't expect an idea to be novel to everyone. Any insight that you have will probably have already been had by at least one of the world's 7 billion people. But it's sufficient if an idea is novel to a lot of readers.

Ditto for correctness, importance, and strength. In effect the four components are like numbers you can multiply together to get a score for usefulness. Which I realize is almost awkwardly reductive, but nonetheless true.


How can you ensure that the things you say are true and novel and important? Believe it or not, there is a trick for doing this. I learned it from my friend Robert Morris, who has a horror of saying anything dumb. His trick is not to say anything unless he's sure it's worth hearing. This makes it hard to get opinions out of him, but when you do, they're usually right.

Translated into essay writing, what this means is that if you write a bad sentence, you don't publish it. You delete it and try again. Often you abandon whole branches of four or five paragraphs. Sometimes a whole essay.

You can't ensure that every idea you have is good, but you can ensure that every one you publish is, by simply not publishing the ones that aren't.

In the sciences, this is called publication bias, and is considered bad. When some hypothesis you're exploring gets inconclusive results, you're supposed to tell people about that too. But with essay writing, publication bias is the way to go.

My strategy is loose, then tight. I write the first draft of an essay fast, trying out all kinds of ideas. Then I spend days rewriting it very carefully.

I've never tried to count how many times I proofread essays, but I'm sure there are sentences I've read 100 times before publishing them. When I proofread an essay, there are usually passages that stick out in an annoying way, sometimes because they're clumsily written, and sometimes because I'm not sure they're true. The annoyance starts out unconscious, but after the tenth reading or so I'm saying "Ugh, that part" each time I hit it. They become like briars that catch your sleeve as you walk past. Usually I won't publish an essay till they're all gone — till I can read through the whole thing without the feeling of anything catching.

I'll sometimes let through a sentence that seems clumsy, if I can't think of a way to rephrase it, but I will never knowingly let through one that doesn't seem correct. You never have to. If a sentence doesn't seem right, all you have to do is ask why it doesn't, and you've usually got the replacement right there in your head.

This is where essayists have an advantage over journalists. You don't have a deadline. You can work for as long on an essay as you need to get it right. You don't have to publish the essay at all, if you can't get it right. Mistakes seem to lose courage in the face of an enemy with unlimited resources. Or that's what it feels like. What's really going on is that you have different expectations for yourself. You're like a parent saying to a child "we can sit here all night till you eat your vegetables." Except you're the child too.

I'm not saying no mistake gets through. For example, I added condition (c) in "A Way to Detect Bias" after readers pointed out that I'd omitted it. But in practice you can catch nearly all of them.

There's a trick for getting importance too. It's like the trick I suggest to young founders for getting startup ideas: to make something you yourself want. You can use yourself as a proxy for the reader. The reader is not completely unlike you, so if you write about topics that seem important to you, they'll probably seem important to a significant number of readers as well.

Importance has two factors. It's the number of people something matters to, times how much it matters to them. Which means of course that it's not a rectangle, but a sort of ragged comb, like a Riemann sum.

The way to get novelty is to write about topics you've thought about a lot. Then you can use yourself as a proxy for the reader in this department too. Anything you notice that surprises you, who've thought about the topic a lot, will probably also surprise a significant number of readers. And here, as with correctness and importance, you can use the Morris technique to ensure that you will. If you don't learn anything from writing an essay, don't publish it.

You need humility to measure novelty, because acknowledging the novelty of an idea means acknowledging your previous ignorance of it. Confidence and humility are often seen as opposites, but in this case, as in many others, confidence helps you to be humble. If you know you're an expert on some topic, you can freely admit when you learn something you didn't know, because you can be confident that most other people wouldn't know it either.

The fourth component of useful writing, strength, comes from two things: thinking well, and the skillful use of qualification. These two counterbalance each other, like the accelerator and clutch in a car with a manual transmission. As you try to refine the expression of an idea, you adjust the qualification accordingly. Something you're sure of, you can state baldly with no qualification at all, as I did the four components of useful writing. Whereas points that seem dubious have to be held at arm's length with perhapses.

As you refine an idea, you're pushing in the direction of less qualification. But you can rarely get it down to zero. Sometimes you don't even want to, if it's a side point and a fully refined version would be too long.

Some say that qualifications weaken writing. For example, that you should never begin a sentence in an essay with "I think," because if you're saying it, then of course you think it. And it's true that "I think x" is a weaker statement than simply "x." Which is exactly why you need "I think." You need it to express your degree of certainty.

But qualifications are not scalars. They're not just experimental error. There must be 50 things they can express: how broadly something applies, how you know it, how happy you are it's so, even how it could be falsified. I'm not going to try to explore the structure of qualification here. It's probably more complex than the whole topic of writing usefully. Instead I'll just give you a practical tip: Don't underestimate qualification. It's an important skill in its own right, not just a sort of tax you have to pay in order to avoid saying things that are false. So learn and use its full range. It may not be fully half of having good ideas, but it's part of having them.

There's one other quality I aim for in essays: to say things as simply as possible. But I don't think this is a component of usefulness. It's more a matter of consideration for the reader. And it's a practical aid in getting things right; a mistake is more obvious when expressed in simple language. But I'll admit that the main reason I write simply is not for the reader's sake or because it helps get things right, but because it bothers me to use more or fancier words than I need to. It seems inelegant, like a program that's too long.

I realize florid writing works for some people. But unless you're sure you're one of them, the best advice is to write as simply as you can.


I believe the formula I've given you, importance + novelty + correctness + strength, is the recipe for a good essay. But I should warn you that it's also a recipe for making people mad.

The root of the problem is novelty. When you tell people something they didn't know, they don't always thank you for it. Sometimes the reason people don't know something is because they don't want to know it. Usually because it contradicts some cherished belief. And indeed, if you're looking for novel ideas, popular but mistaken beliefs are a good place to find them. Every popular mistaken belief creates a dead zone of ideas around it that are relatively unexplored because they contradict it.

The strength component just makes things worse. If there's anything that annoys people more than having their cherished assumptions contradicted, it's having them flatly contradicted.

Plus if you've used the Morris technique, your writing will seem quite confident. Perhaps offensively confident, to people who disagree with you. The reason you'll seem confident is that you are confident: you've cheated, by only publishing the things you're sure of. It will seem to people who try to disagree with you that you never admit you're wrong. In fact you constantly admit you're wrong. You just do it before publishing instead of after.

And if your writing is as simple as possible, that just makes things worse. Brevity is the diction of command. If you watch someone delivering unwelcome news from a position of inferiority, you'll notice they tend to use lots of words, to soften the blow. Whereas to be short with someone is more or less to be rude to them.

It can sometimes work to deliberately phrase statements more weakly than you mean. To put "perhaps" in front of something you're actually quite sure of. But you'll notice that when writers do this, they usually do it with a wink.

I don't like to do this too much. It's cheesy to adopt an ironic tone for a whole essay. I think we just have to face the fact that elegance and curtness are two names for the same thing.

You might think that if you work sufficiently hard to ensure that an essay is correct, it will be invulnerable to attack. That's sort of true. It will be invulnerable to valid attacks. But in practice that's little consolation.

In fact, the strength component of useful writing will make you particularly vulnerable to misrepresentation. If you've stated an idea as strongly as you could without making it false, all anyone has to do is to exaggerate slightly what you said, and now it is false.

Much of the time they're not even doing it deliberately. One of the most surprising things you'll discover, if you start writing essays, is that people who disagree with you rarely disagree with what you've actually written. Instead they make up something you said and disagree with that.

For what it's worth, the countermove is to ask someone who does this to quote a specific sentence or passage you wrote that they believe is false, and explain why. I say "for what it's worth" because they never do. So although it might seem that this could get a broken discussion back on track, the truth is that it was never on track in the first place.

Should you explicitly forestall likely misinterpretations? Yes, if they're misinterpretations a reasonably smart and well-intentioned person might make. In fact it's sometimes better to say something slightly misleading and then add the correction than to try to get an idea right in one shot. That can be more efficient, and can also model the way such an idea would be discovered.

But I don't think you should explicitly forestall intentional misinterpretations in the body of an essay. An essay is a place to meet honest readers. You don't want to spoil your house by putting bars on the windows to protect against dishonest ones. The place to protect against intentional misinterpretations is in end-notes. But don't think you can predict them all. People are as ingenious at misrepresenting you when you say something they don't want to hear as they are at coming up with rationalizations for things they want to do but know they shouldn't. I suspect it's the same skill.


As with most other things, the way to get better at writing essays is to practice. But how do you start? Now that we've examined the structure of useful writing, we can rephrase that question more precisely. Which constraint do you relax initially? The answer is, the first component of importance: the number of people who care about what you write.

If you narrow the topic sufficiently, you can probably find something you're an expert on. Write about that to start with. If you only have ten readers who care, that's fine. You're helping them, and you're writing. Later you can expand the breadth of topics you write about.

The other constraint you can relax is a little surprising: publication. Writing essays doesn't have to mean publishing them. That may seem strange now that the trend is to publish every random thought, but it worked for me. I wrote what amounted to essays in notebooks for about 15 years. I never published any of them and never expected to. I wrote them as a way of figuring things out. But when the web came along I'd had a lot of practice.

Incidentally, Steve Wozniak did the same thing. In high school he designed computers on paper for fun. He couldn't build them because he couldn't afford the components. But when Intel launched 4K DRAMs in 1975, he was ready.


How many essays are there left to write though? The answer to that question is probably the most exciting thing I've learned about essay writing. Nearly all of them are left to write.

Although the essay is an old form, it hasn't been assiduously cultivated. In the print era, publication was expensive, and there wasn't enough demand for essays to publish that many. You could publish essays if you were already well known for writing something else, like novels. Or you could write book reviews that you took over to express your own ideas. But there was not really a direct path to becoming an essayist. Which meant few essays got written, and those that did tended to be about a narrow range of subjects.

Now, thanks to the internet, there's a path. Anyone can publish essays online. You start in obscurity, perhaps, but at least you can start. You don't need anyone's permission.

It sometimes happens that an area of knowledge sits quietly for years, till some change makes it explode. Cryptography did this to number theory. The internet is doing it to the essay.

The exciting thing is not that there's a lot left to write, but that there's a lot left to discover. There's a certain kind of idea that's best discovered by writing essays. If most essays are still unwritten, most such ideas are still undiscovered.

Notes

[1] Put railings on the balconies, but don't put bars on the windows.

[2] Even now I sometimes write essays that are not meant for publication. I wrote several to figure out what Y Combinator should do, and they were really helpful.

Thanks to Trevor Blackwell, Daniel Gackle, Jessica Livingston, and Robert Morris for reading drafts of this.